14 Şubat 2011 Pazartesi

Ezbere Yaşamlar

Sadece ezbere yaşıyoruz hayatı. Sorgulamadan kabullenmeyi, herkes öyle yaptığı için bir şeyler yapmayı adet edindik kendimize. Öğretilerle doldurulmuş zihnimizin yaptırımlarına boyun eğiyoruz yalnızca.  


Etrafınızdaki  tüm çiftlerin birbirinin kopyası olması, ilişkilerin bu kadar monotonlaşmış olması çok sıkıcı gelmiyor mu size de? Kadınların neredeyse tamamının ‘kırmızı gül’ü romantik bulmasını, çiftlerin birbirine “aşkım” ya da “sevgilim” diye hitap etmesini; yarın sabah sevgililerin topluca Taksim’e akın edeceğini bilmek, hepsinin programlanmış gibi “Aşk Tesadüfleri Sever”i el ele izleyeceğinden bu kadar emin olmak; hayatın ne kadar sıkıcı ve hepimizin birer robot olduğunu bir kez daha kanıtlamıyor mu? Aylar öncesinden, bana sevgililer gününde ne alacaksın sıkıştırmalarıyla başlayan sohbetlerin, zorlama kutlanan ve sancılı hediye alma süreçleriyle geride bırakılmış sevgililer günü kutlamalarını yaratması durumun vahametini göstermiyor mu? Sadece etrafınızdaki insanların sevgililer gününde ne yaptınız, sana ne hediye aldı sorularına mantıklı cevaplar bulabilme derdinde olduğundan kutlamıyor mu bu günü çoğunuz? Bu gibi dertleri olmayanlar için sadece bir gün değil her gün sevgililer birbirlerine özel olduğunu hissettirmeliler ve hissettirmiyorlar mı zaten?

Hayatın içindeki bütün aynılıklarımızı, “…mış gibi yapmalarımızı” en azından aşk için bir kenara bıraksak diyorum. Aşkı yaşayarak değil; filmlerden, kitaplardan, resimlerden, efsanelerden öğrendiğimizi bu kadar belli etmesek keşke. Bütün ilişkilerimizi bir yerlerden duyduğumuz kelimelerle bezenmiş cümlelerle, bizi robotlardan farksız kılmayan eylemlerle süslemesek en azından. Şu anda ona mesaj atmam gerekiyor, şimdi onunla olmam gerekiyor taktiklerinden uzak durabilsek keşke. Gerçekten aşık olmak için kendimize bir şans versek. Hayatımıza sırf birisi olsun diye birisini almasak gerçek aşkı yaşayana dek. İşte o zaman farkına varılabilir belki üzerinde “I love you” yazan küçük bir ayıcığın romantik olmayışının hatta anlamsızlığının. Karşınızdakinin gerçekten sevebileceği bir şeyler alıp ya da yapıp, onun gözlerinin içini güldürecek şeye romantik anlamı yüklenebilir belki. İşte o, sizin herhangi biriyle yaşadığınız ilişkiden farklı yapar ilişkinizi. Başkalarından görüp öğrendiklerinizi, birbirinizin üzerinde deneyerek, bu aşk oyununu oynamayı sürdürmezsiniz o zaman. Kendi hikâyenizi yaratırsınız. Ve ancak o zaman bir anlamı olur anlamını bilmeden kutladığımız sevgililer gününün.

Sevgililer gününün nereden geldiğini bile sorgulamadan kutlayacak olanlardansanız eğer bu yazının sizinle bir ilgisi yok sanırım. Kutluyoruz ama bilelim bari yine de neyi kutladığımı derseniz eğer size küçük bir bilgi:
İngilizce’de “St. Valentine’s Daydiye bilinir bu gün. Çünkü bu gün Roma Katolik Kilisesi’ne göre Valentine ismindeki bir din adamı adına bayram ilan edilen bir gündür ve Valentine “sevgili, sevilen kişi” anlamına gelir. Aziz Valentine ile “aşk” ın ilişkilendirilmesine sebep olan pek çok efsane vardır.
Birincisi: Fransa ve İngiltere’de 14 Şubat kuşların çiftleşme günü olarak gelenekselleştirilmişti, sevgililer birbirlerine güzel sözler yazan mektuplar verirlerdi ve birbirlerine Valentine diye hitap ederlerdi.
İkincisi: Hıristiyan olduğu için öldürülmüş Valentine, öldürüleceği günden bir gün önce gardiyanın kız kardeşine aşkını mektupla ilan etmişti.
Üçüncüsü: Valentine, Romalı askerlerin evlenmesinin yasak olduğu zamanlarda, gizlice evlendirmişti.
Bu liste uzar gider…
1969 yılında kilise takviminde 14 Şubat dini bayram olmaktan çıkarılmıştır. Tabi bu durum kutlanmasını engellemedi. Zaten kutlamaların dini bir bağlayıcılığı yoktu.

Gerçek aşkı yaşayan tüm sevgililerin sevgililer günü kutlu olsun.

Free Hit Counter