Francis Bacon’un "Denemeler"ini kurcalarken gördüm biraz önce: "Kuşlar arasında yarasa ne ise, duygular arasında kuşku da odur. Hep alacakaranlıkta uçar" demiş.
İçimizde belirsizlikler yaratır kuşku, soru işaretlerine götürür, rahatsız eder cevaplarını bulamadıkça.
Avını pusuda bekleyen bir avcı gibi bekler, yakalar sonra insanı beyninden; etini dişler, kanını emer.
Ve avını hep korkmaya müsaitlerden seçer, ikileme düşmeye potansiyeli olanları bilir.
Onu tanımayanlar, av olabileceğinden çekinenler, kendine güven(e)meyenler ağına düşer kolayca. Bilirsiniz işte kendinizi; sık sık kuşkuya düşenlerdenseniz herhangi bir konuda, tadından yenmez avısınızdır onun her daim.
Ve işte kuşku; cahilliğin, hazırlıksızlığın, tedirginliğin, tedbirsizliğin yakasına yapışıp; yakaladıklarının beynini kemirir öylece.
Kime baksam kuşkulu bu günlerde. Zihnimizde kör bir yarasa gibi öylece dolaşıyor şüphe rahatsız edici şekilde. Güven duygusu, can derdinde, çabalıyor amansız bir mücadelede.
Ekranlara bakınca gördükleriniz, simsiyah kalın puntolu manşetler, yalan söyleyen kocaman kocaman adamlar ve onların söyledikleri, hepten azdırıyor kuşkunun şiddetini...
“Bunların hepsi bir oyun mu?” "Acaba samimiler mi?", "Kanlı tezgah geri döner mi?", "Vatan elden gider mi?" diye bulanık tüm zihinler.
Karşı karanlıkta da aynı yarasalar uçuşuyor amaçsızca aslında:
"Aniden hissettiğimiz ya da hissetmemiz gereken refah neyin nesi? Neden şimdi bu ipin ucunu salıvermeler, yasak dili çözüvermeler? Nihayette istenen olmazsa, gider miyiz geri ya da istenen olursa mı gideriz geri?"
Güvene susamış bilincimizin kıvrımlarından tüm vücudumuza sızıyor ve etkisi altına alıyor tüm vücudu kuşku.
Her yere sirayet ediyor bir yerden patlak verdiği zaman; isterseniz bakın çevrenize; Hoca, öğrencilerinden kuşkulanıyor. Partili, liderinden. Kadın, kocasının yakasındaki lekeden. Adam, sokakta görevini yapan polisten. Vatandaş, devletinden kuşkulanıyor. E tabi, devlet de vatandaşından. Yayılıyor kuşkunun zehri beyinlerden yüreklere; değdiği yerleri harabeye çevirerek.
Ben bütün bunlardan bahsetmeyeceğim ama bambaşka bir kuşkunun esiri oldum son günlerde. Bu havaların durumu ne olacak böyle, gelmeyecek mi hala şu bahar, şimdiye kadar gelmiş olması gerekmiyor muydu? Yolda mı acaba, neden bu kadar isteksiz ki gelmek için? Daha ne kadar şüphede bırakacak, sabah çıkarken kıyafet seçimi konusunda kararsızlıklara sürükleyecek bizi kimbilir? Böyle bir kuşkunun avına düştüm, çaresizim. Bilen varsa söyleyebilir mi?