Elveda İzmir Atatürk Lisesi. Hz-L'de çömezliğimle başlayan, 11-H'de son bulan
dolu dolu dört yılım elveda. Her son, yeni bir başlangıçtır yarınlara. Kolay ya da zor
seçme şansı olmayanlara, gururundan ağlamayıp utananlara, geriye bakanlara, geride
kalanlara....
Elveda yakası kirlenmiş beyaz gömlek, çift ütülü lacivert pantolon ve boynumu sıkan
kravat elveda. Sınav kağıtlarım, kopyalarım, en az benimki kadar önemli olan önümdeki ve
arkamdakinin sınav kağıtları elveda....
omzunda ağladığım, biten aşklarımdan kalan, yağmurlu gecelerde ıslandığım, delik bir sandalda okyanusa açıldığım, bana sevmeyi öğreten, gözlerinde bir nehir büyüyen, can dostum elveda....
Elveda sıra arkadaşım. Boş derslerin kahramanı, küçük şakaların, büyük hayallerin
adamı. Gözlerinde sakladığın gece nemlendi mi, yağmur yağar şehre ve ağlar farklı kaderde dört göz bebeği. Elveda yağmur yüklü...
Elveda yatılılar. okulun gönüllü neferleri, hayatın potansiyel galipleri, yürekleri kocaman
bi sürü erken olgun adam elveda. Çocuk yaşta ailelerinden kopup hayat denen ateşin en kızgın yerinde bu ateşe müdahil olan üstelik bu durumdan yanmadan ya da en az hasarla kurtularak, hayata sonsuz sıfır önde başlamayı hak eden okulun ayaklı gazeteleri, bütün organizasyonların organizatörleri aynı zamanda galipleri, herkesin en kankası birbirlerinin ise harbi dostları herkesin 'kardeeeş ayıp edioon' ları hepinize elveda...
Elveda kadının yalnız gülüşü. Yalanlarına ve kişiliksiz tavırlarına, vurdumduymazlığına,
ayrımcılığına, korkaklığına, tehditlere sığınışına elveda....
Hocalarıma, onların iyi niyetlerine, kızgınlıklarına, kötü sözlerine, mükemmel değilken
onlarda mükemmelliği arayışıma, sebepsizce her yıl sınıf başkanı seçilişime belki de buna içten
içe mutlu oluşuma, isminden bile iğrendiğim ortak sınavlara ve onların sonuçlarına, bir türlü
alışamadığım fiş patlatmalarına ve sevemediğim devamsızlık mektuplarına, toplantı mesajlarına....
Arka bahçesinde fırtınalara direnmeye çalışan gençliğime, on yedi yaşıma, kavuşamadıklarıma, özlediklerime, hayallerime, uzaktakine, elveda diyemediğime, kazanmadan kaybettiğime, beklediğime, acı nedir bilenlere elveda. Tebessüm ettiğime, dostlarıma, arkadaşlarıma, arkamdan konuşanlara....
Zor günlerimde derman aradığım, son yıl bizi yalnız bırakan hemşireye, müdürüne, müdür
yardımcılarına, dostumun sevdiğine, hiç katılmadım denecek kadar az katıldığım kulüp toplantılarına, içindeki piyanonun çaldığını hiç görmediğim müzik odasına, üniversite tanıtımlarını iç geçirerek izlediğimiz konferans salonuna, sabahın o erken saatinde kalkıp geldiğimiz, önüne gelince girmekten vazgeçtiğimiz herkesin içinde olabilmeyi çok istediği ama bizim girmekten şüphe duyduğumuz müthiş mimarili, dört sütunlu taş binaya ve bizi sürekli kordona çeken o gizli mıknatısa elveda....
Ve sana da. Sana da elveda sevdiğim. Bakışlarına kalbimi gömdüğüm, saçlarında yağmur olduğum, birkaç saniye de olsa hayat bulduğum, saklanırken ellerim ceplerimde, yüreğimdeki artçı depremler, unutmak istemediğim, bir gece rüyama giren ve onu tekrar görebilmek için günlerce gözlerimi kapadığım sensiz gecelerim. Ben bir sandalken nehirim, ölürken son nefesim, cesaretsizliğim, kendime lanet edişim. Sana gelmeyişim, seni hiç yitirmek istemediğim için ELVEDA....
Büyük sözlerim kalmadığından küçük sözlere sığınışım. Her son yeni bir başlangıç doğuruyor. Üzülmek anlamsız ama üzülme demek de nafile. Elveda İzmir Atatürk Lisesi 11-H sınıfı. Zamanın elinde oyuncak olan yaşantıma inat, gözyaşlarım yenildiğinde kurallarına ve düştüğünde kalbine gözyaşlarımı sakladığın için sana da elveda. Birlikte oynadığımız oyun sona erdi....
Muhammed YILMAZ
13.06.2007 / 01:27